24 Eylül 2013 Salı

Sutter Mill Meteroitinde Organik Moleküller Keşfedildi

suttermeteor-hayat
Arizona Eyalet Üniversitesi’ nden Kimya ve  Biyokimya Bölümü’ nden bilim insanı Sandra Pizzarello, Sutter Mill meteoriti daha önce hiçbir meteoritte rastlanmayan organik moleküller keşfetti.  Geçen sene Kaliforniya’ ya düşen göktaşı dünya dışı organik moeleküllerin varlığını gösteriyor. Sutter Mill göktaşındaki moleküller hayatın evrende ve dünyada kendiliğinden nasıl oluştuğuna dair bilgiler sağlayabileceğinden oldukça önem taşıyor.
Sutter Mill göktaşıyla ilgili araştırma bu hafta Proceedings of the National Academy of Sciences’ dayayınlandı .
Aslında Sutter Mill meteroiti  tesadüf olarak 1849 Altın Hücum adı verilen Kaliforniya’ da altın keşif alanında bulundu. Doppler hava radarıyla hızlı bir şekilde toplanan ilk meteorit olma özelliğini taşıyan göktaşı şimdiye kadar çok ilginç bulgular sergiledi.
” Meteoritlerin analizi her zaman bizi şaşırtıyor ve hayran bırakıyor.  Bu meteoritteki organikler ısıyla değişse de için de bir miktar biyo ve prebiyotik kimya barındırıyor. Güneş sistemindeki işleyiş, moleküllerin değişimine yol açarak polieter gibi eşsiz ve kompleks moleküllere yani prebiyotiklere neden olabiliyor,” diyor Pizzarello.
Pizzarello ve ekibi meteoritteki fragmanları hidrotermal olarak işleyerek, gaz kromatografisi kütle dedektörü sayesinde salınan maddelere bakabildi. Hidrotermal ortam dünyanın ilk zamanını taklit ederek( volkan ve krater oluşumu) oksijence zengin karışımları salabiliyor. Polieter gibi  gibi uzun zincirler bu testlerde açığa çıkıyor.
Bu organik maddelerin keşfiyle Dünya’ da göktaşlarından gelen moleküler evrim hakkında yeni keşiflerin yapılabilmesi söz konusu.

İki Atom Kalınlığındaki Cam Guinness Rekorlar Kitabına Girdi

dünyanın en ince camı -gerçek bilim
Cornell ve UIm Üniversitesi’nden bilim adamları sadece iki atom kalınlığında dünyanın en ince camını üreterek Guinness Rekorlar Kitabı’ na girmeyi kazandı.İnanılmaz incelikteki cam plakası tekil silikon ve oksijen atomlarından oluşuyor ve Fizik Mühendisliği Bölümü Direktörü Prof. David A. Muller elektron mikroskopunda tarafından belirlendi.

Araştırmanın 2012 Ocak ayında Nano Letters da yayınlanarak, ultra  ince camın doğrudan görüntülemesinin tanımlamasından sonra Guinness görevlileri tarafında not alındı. Tescillenen rekor ise  2014 Guinness Rekorlar Kitabı’ nda yayınlanacak. Muller sadece iki atom kalınlığındaki camın kazayla keşfedildiğini belirtti. Normalde bilim adamları iki boyutlu düzlemde karbon atomlarından grafen üretmeye çalışırken, grafende bazı çepeller gözledi. Sonrasında yapılan detaylı inceleme sonucunda bunun silikon ve oksijenden oluşan cam olduğu anlaşıldı.
Grafendeki bu değişimin,  hava sızıntısı nedeniyle kuartz’ ın bakırla reaksiyona girmesi sonucu saf grafen üzerinde cam oluşmuş oldu.
Ayrıca Muller bu keşif sayesinde  camın temel yapısına ilişkin 80 yıllık sorunun cevaplandığını belirtti. Bilim adamları camı doğrudan gözleyemediğinden, katı gibi davranıp, nasıl sıvı gibi göründüğünü anlayamıyordu. İşte Cornell’ li bilim adamları tek tek atomlardan cam oluşturduğunda, 1932’ deki W.H. Zachariasen’ in diyagramıyla örtüştüğünü gözlemledi.  Bu diyagram uzun süredir atomların nasıl sıralanarak camı oluşturduğuna dair teorik bir tanımlama olmuştu.
“ Bu çalışma tüm kariyerim boyunca en gurur duyduğum çalışma oldu. Böylece  kimsenin şimdiye kadar göremediği atomların sıralanmasını ilk kez görmüş oldum. “
Dahası iki boyutlu camın bir gün transistörlerde kullanılma yolu bulunursa, hasar almayan, yüksek performanslı bilgisayar ve telefonlar üretilebilir.


Nanoteknolojiyle Gülün Taç Yaprakları Misali Suyu Hapseden Bir Nano Materyal Geliştirildi

gül nanoteknoloji-gerçek bilim
Yeni geliştirilen nano yapıdaki malzeme ufacık su damlalarını hapsederek  yüzeyden akmasını, hatta ters döndüğünde bile akmamasını engelliyor. Sidney Üniversitesi’ nden bilim adamlarının geliştirdiği materyal sayesinde uçak kabinlerindeki kondensasyon(yoğunlaşma) engellenebilecek.
Yeni keşfedilen materyal frambuaza benzeyen moleküler şekle sahip. Yüzey en ufak damlacıkları bile durduran materyal,   Sidney Üniversitesi Kimya Bölümü’nden Dr. Andrew Telford’a göre sınırsız uygulamaya sahip çığır açacak bir madde.
Materyal özel yapısı sayesinde, gülün taç yapraklarını taklit edebiliyor.  Güllerde sulamadan sonra ufak damlacıkların birikmesi, güllerin yüzeyinin yüksek derecede su itici olduğunu gösteriyor. İşte araştırmacılar bu yeni nano materyalini oluştururken, gül taçyaprağını taklit ettiler. Frambuaz şeklindeki nano parçacıklar sanki su damlalarını çeken yapışkan bantlar gibi davranarak damlacıkların hareketini engelliyor.
Bu sayede özel bölgelerde yapılan pahalı testler ucuzlatılabilir ve uçak kabinlerinde yoğunlaşmayı engelleyebilir. Ayrıca nanoteknoloji kullanılarak yüzeyin suyla nasıl etkileşimi girdiği incelenebilecek.
Hatta sürekli kuru kalabilen yüzeyler tasarlanabilir ve bakteri, mantar ve güve oluşumu engellenebilir. Yeni keşfedilen nanomateryalin daha pek çok endüstriyel uygulaması olabileceği belirtiliyor.

Araştırma Referansı :
  1. A. M. Telford, B. S. Hawkett, C. Such, C. Neto. Mimicking the Wettability of the Rose Petal using Self-assembly of Waterborne Polymer Particles. Chemistry of Materials, 2013; : 130826105452007 DOI: 10.1021/cm4016386

3 Eylül 2013 Salı

Kendi Kendini Onaran Boya Geliştirildi

araba
Eindhoven Teknoloji Üniversitesi’ ndeki araştırmacıların geliştirdiği kendi kendini onaran boya sayesinde, hasar gören yüzey kendi kendini onarabilecek. Yeni boyama teknolojisinin pek çok potansiyel uygulaması olacak. Böylece cep telefonlarında parmak izi kalmayacak, arabalar yıkama gerektirmeyecek, uçaklar daha az boyama gerektirecek.
Sonuçlar oldukça önemli bir dergi olan Advanced Materials’ in 17 numaralı Temmuz basımında yer aldı.
Fonksiyonel boyamalarda yüksek su geçirmezlik veya antibakteriyellik gibi özellikler nano büyüklükteki molekül gruplarının özelllikleriyle sağlanıyordu. Fakat bugüne kadar üretilen boyalarda hafif bir çizikle bu moleküler gruplar kolayca hasar görüyor ve özelliğini kaybedebiliyordu. Bu da bu tarzdan boyalarda oldukça büyük problem teşkil ediyordu. Eindhoven Teknoloji Üniversitesi Kimya Mühendisliği ve Kimya Bölümü’ nden Araştırmacı  Catarina Esteves ve meslektaşları bu probleme çözüm buldu. Yeni geliştirilen   boyaya karıştırılan moleküllerin sonuna eklenen özel fonksiyonel gruplar sayesinde dış yüzey çizilse bile alt yüzeydeki moleküller yeni yüzey oluşturarak çiziği kendi kendine kapatıyor.
Bu bilimsel gelişme pek çok uygulama için önem taşımakta. Örneğin yüksek su iticilik özelliğiyle, kendi kendini uzun süre temizleyebilir. Yüzeysel çizikler kendi kendini onarabilir. Sadece yağmur yağmasıyla araba kendiliğinden temizlenebilir. Ayrıca cep telefonları,güneş panelleri ve hatta uçaklar kendini uzun süre temiz tutabilir. Uçakların temiz kalması hava direncini düşürüp, benzin tüketimini düşürebilir. Ayrıca kontakt lensler böylece çiziklerini kapatabilir, gemilerin yüzeyleri alg üremesine karşı korunabilir. Yeni teknolojinin şimdilik tek kusuru derin çiziklerde işe yaramaması.
Boya teknolojisinin  6 ila 8 yıla kadar seri üretime geçeceği ve diğer boyalarla benzer fiyata sahip olacağı söyleniyor.

İlaç İçeriğindeki Safsızlığı Gidermek İçin Yeni ve Daha Basit Bir Yöntem Geliştirildi

whats-the-big-deal-with-egg-yolks-anyway_c
Bilimadamları ilacın içeriğini kontamine edebilecek ve yan etkilere neden olabilecek safsızlıkları % 98′ e kadar temizleyebilecek  basit bir prosedür geliştirdiler. Araştırma da Türk bilimadamlarının katkıları ise oldukça büyük. Ecevit Yılmaz ve Rüstem Keçili ise araştırmada görev alan Türk bilimadamları.
Calışma Amerikan Kimya Derneği (American Chemical Society) tarafindan yayinlanan Organik Proses & Araştırma ve Geliştirme dergisinde rapor edildi.
Rustem Kecili, David Nivhede, Johan Billing, Mats Leeman, Börje Sellergren, Ecevit Yilmaz. Removal of Acrolein from Active Pharmaceutical Ingredients Using Aldehyde Scavengers
Ecevit Yılmaz, Rüstem Keçili ve calisma arkadaslari “genotoksik” safsızlıklar (GTIs) adı verilen ve ilaç kontaminasyonuna neden olarak, ilaç geri çağırılmalarında ana rol oynayan maddeleri dikkate aldı. GTI ilaç aktif maddesi üretimi sirasinda ortaya çıkıp reaksiyon ortamına karışabiliyor ve bitmiş üründe bile çok az miktarda bulunabiliyor. Roche firması tarafından üretilen Viracept adlı antiviral ilaç 2007′ de Avrupa Birliği tarafında içeriğinde bulunan GTI nedeniyle geri toplanmisti. Genotoksik safsızlıklar farmasötik endüstride süregelen problemlerden biri olarak endişe verici bir etken. Özellikle akrolein (acrolein) adı verilen GTI’ yı kontamine olmus ilaç içerisinden uzaklaştrımak için bilimadamları daha iyi bir yol buldu.
Akroleini uzaklastirmak icin  geliştirilen yöntemde, özel olarak modifiye edilmis silika ve polistiren parçacıklar kullanılarak akrolein başarıyla uzaklaştırıldı. Akrolein ile kontamine olmuş bir ilaç çözeltisinden 20 dakika içinde akroleinin yaklaşık % 98 ‘si ilacın etken maddesine zarar vermeden temizlendi. Ayırıcı malzemenin  şimdilik hazır olduğu, bununla beraber ticari uygulamadan önce daha fazla araştırmaya ihtiyaç olabileceği  de belirtiliyor.

Araştırma Avrupa Birliği tarafından destekleniyor.

Yusufçuk Böceğinin Aşkındaki Redoks Kimyası

Yetişkin Sympetrum darwinianums


Hayvanlar dünyasındaki pek çok erkek dişisini etkilemek için renkleri kullanıyor fakat bazı yusufçuk böcekleri daha özel bir yöntem kullanıyor. Renklerini soluk bir sarı renginden parlak bir kırmızıya çevirerek cinsel olgunluğa ulaştıklarını belli ediyorlar.
Japonya Ulusal Gelişmişi Bilim ve Teknoloji Enstitüsü’nde National Institute of Advanced Industrial Science and Technology biriminden Ryo Futahashi ve meslektaşları bu renk değişiminin basit bir indirgenme tepkimesi olduğunu gösterdi.
Yetişkin ve genç erkek yusufçuklardan ekstrakte edilen pigmentler karşılaştırılarak, 2 grup pigment bulundu. Bunlar ise ksantomatin (xanthommatin) ve dekoarboksile ksantomatin, işte fark bu iki pigmentin oksidasyon seviyelerinden kaynaklanıyor. Yetişkin olmayan yusufçuklarda pigmentin yükseltgenmiş hali bulunmakta ve ona sarı renk veriyor, yetişkin de ise indirgenmiş hali de bulunuyor ve ona kırmızı rengi veriyor.
Araştırma Proceedings of the National Academies of Science, Amerika’ da yayınlandı ve takım ayrıca yetişkin olmayan yusufçuklara indirgenmiş maddeyi enjekte ettiğinde renklerini kırmızıya çevirmeyi başardı. Bu redoks kontrollü renk değişiminin ilk örneği oldu.

Artık Telefonunuzun Pilini Şarja Takmadan Şarj Edebileceksiniz

self-charging-power-source_630
Telefonunuzun şarjı bittiğinde pilini sadece ayakkabınızın tabanına yerleştirip şarj ettiğinizi düşünebiliyor musunuz? İşte bu garip düşünce Georgia Teknoloji Enstitüsü’nden Zhong Lin Wangve ekibi tarafından hayata geçirildi. Bilim adamları bozuk para büyüklüğünde ve  kolayca bir kaç kez üzerine basıldığında şarj olabilen bir pil geliştirdi.
Wang’ in araştırma ekibi enerji depolamaya odaklanarak, nanomateryallerden elektrik üretebilen bir pil yaptılar. Başta iki aşamalı olan proseste, mekanik enerji elektrik enerjisine çeviriliyor ve aynı zamanda elektrik elektro kimyasal enerji olarak depolanıyor. Fakat sonra mekanik enerjiyi direk olarak elektrik enerjisi olarak depolayabilirler mi diye düşündük.
Bunu yapmak için Wang ‘in takımı normalde lityum iyon pillerde kullanılan ve anot ve katodu ayırmak için kullanılan iyon geçirgen polietilen filmi diflorür (PVDF) le polarize ediyordu. Her filme basıldığında, polarizasyon her iki yüzü şarj eder, piezo elektrik alan yaratarak hızlı elektrokimyasal değişimler yaratır. Bu bölgedeki bazı serbest lityum iyonları güç paketindeki LiPF6   elektrolitle  konvansiyonel LiCoOkatotla etkileşir,membranı geçer TiO2 nanotübe dizili anota geçer. Bu şekilde uygulanan kuvvet oksidize ederek, daha lityum iyon ve elektronlarını serbest bırakır, sonrasında ise anotta birleşir. Her basış uygulandığında şarj işlemi sistem kimyasal dengeye ulaşana kadar devam eder. Bilim adamları bozuk para büyüklüğündeki paketle pilli hesap makinesini şarj etmeyi başardı.
İlerde pek çok alanda kullanılabilecek bu pil teknolojisi, işlevi şimdilik kanıtlandı.

İlaç Yapımında Yeni Kapılar Açabilecek Nano Parçacık Keşfedildi

nanorayleigh
Florida Merkez Üniversitesi’ ndeki öğrencilerin hatalı olarak düşündükleri deney esnasında, şans eseri  nano parçacıkların seri üretiminde kullanılabilecek bir yöntem keşfedildi. Soroush Shabang,  Optik ve Fotonik Koleji Mezunu, farmasötiklerin üretiminde ve alımında büyük değişim yaratabilecek tümüyle farklı bir yöntem keşfetti.
Keşif ince fiberleri daha küçük parçalara bölüp, tanecik boyutuna oranla ,  farklı türden materyalleri  bir yere hapsetme kapasitesi temel alınarak yapıldı. Araştırma Nature dergisinde yayınlandı.
Princeton Üniversitesi Makine ve Uzay Mühendisliği’ nden Doçent Dr. Craig Arnold, lazer- malzeme ilişkilerinde uzmanı ve projede yer almadı. Kimse bu tarzdan bir  beceri gösteremezdi dedi.
Yeni kimyasal olmayan bu methodla  büyük miktarlarda eş parçacıklar yarattığımızda,  ” muhtemel uygulamaları tümüyle hayal gücünüzün ötesinde” diyor Arnold.
Ortalama bir bakış açısı yürütürsek, ilaç salınımında bu parçacıkların kullanılmasıyla, örneğin farklı ajanlar kombine edilerek bir kanserli bir tümörle savaşılabilir. Ya da zaman ayarlı bir bileşikle beraber kullanılarak hedefe ulaşıldığında ilaç aktif hale geitirilebilir.
Teknik sıcaklık verilen erimiş fiberlerin küresel damlacıklara bölünmesinde yatıyor. Bu aynı lavaboya düşen su damlacıklarına benziyor. Cam fiberleri dijital bilgiyi uzak mesafelere ulaştırmasıyla biliniyor. Bir yıla yakındır bilimadamları, cam fiberinin saflığını arttırarak daha hızlı ve kesintisiz  ışık dalgalarının iletimini  sağlayabilecek yollara aramaktaydı.
Shabang ve çalışma arkadaşı Joshua Kaufman cam fiberini kendi yapımları bir makinede ısıtıp çekerek bu tarzdan bir proje yürütüyordu. Shabang istedikleri şekilde kabloyu inceltmeye çalışırken malzeme çoklu minyatür kürelere dönüşüverdi.” Bu benim açımdan bir başarısızlıktı” diyor Shabang.
Fakat MIT (Massachusetts Institute of Technology) ‘den Ayman Abouraddy  olayı duyduğunda bunun bir hata değil büyük bir dönüm noktası olduğunu anladı. MIT’ den Abouraddy ve akıl hocası Profesör Yoel Fink, erimiş optik fiberin bu şekilde dağılmasını Rayleigh saçılımıyla , yani sıvıların damlacıklara dağılması şeklinde açıkladı. Bu küresel damlacıklar elde edilince bu kürelere başka maddeler sanki LEGO yapar gibi kilitlenebiliyor.

Curiosity Gezgini İçin İlk Analiz Rotası Belirlendi, ChemCam Lazer Analizörü Hazır

chemcam
Yeşil Bölge: İnişi Alanı Mavi Bölgeler: Glenelg, Sharp Dağı
Bilim adamları ve mühendisler Curiosity’ nin ilk hedefi belirlendi. Aynı zamanda 6 tekerli mobil  laboratuvar özelliği taşıyan Curiosity’ nin yeni görevi Glenelg adı verilen üç farklı arazinin kesişiminden oluşan bir bölge.
Gale kraterine mükemmel bir inişten sonra ilk hedefimiz tamı tamına biliyorduk. Mars toprağını analiz edecek cihazlarla donatılmış gezgin oldukça gelişmiş bir teknolojiye sahip. Mars kayalarını ve toprağını lazerle ışınlayacak özel lazer analizör ChemCam ise oldukça yüksek bir teknolojiye işaret ediyor. 18 Ağustos’ ta ilk analizini yapacağından , Mars ‘ ta yapılacak analiz bir ilk niteliğinde. Ayrıca dünya dışında şimdiye kadar kullanılmış en güçlü lazer olma niteliği taşıyor. ChemCam lazeri 14 milijul enerjiyi 10 sn’ de  30 kez ışınlayarak oldukça değişik bir yöntem kullanıyor.

ChemCam Ne işe Yarar?
ChemCam Analiz Lazeri: Belki de Curiosity’ nin en gelişmiş aracı budur, çünkü bu bir analiz lazeri. Bu lazer 1 mm’ e kadar küçük bölgelere işaretleyebiliyor. Mars’ ın topraklarına ve kayalarına tutulduğunda, o bölgeyi buharlaştırarak, plazma haline getiriyor jeolojik yapısını belirliyor. Ayrıca net görüntüler alabilmek için çevredeki tozları temizleyebiliyor ve bunu 8 metre uzaklığa kadar yapabilecek.
Cihazın yaptığı analizler sayesinde Mars’ ın yapısında insan sağlığı için olabilecek zararlı kimyasallar, topraktaki su veya buz anlaşabilecek.
Ayrıca Mars’ ta GPS (Dünyasal Konumlama Sistemi) gibi bir sistem mevcut olmadığından istenilen bölgeye ulaşmak oldukça zor, bu nedenle NASA’ da pek çok gezgin(rover) mühendisi adım adım yönlendirme yapıyor.

Kaynak: www.nasa.gov

Kanalizasyon Sularından Fosfor Elde Edilebilecek

wastewater-treatment-plant_shutterstock_300
Yeni elektrokimyasal proses sayesinde atık sulardan fosfor ayrılabilecek.
Alman araştırmacılar verimli ve çevreci bir yöntem geliştirerek, atık sulardan fosfatı ayrıştırarak gübrede yeniden yeniden kullanımına imkan tanıdı.Taşınabilir özel pilot istasyonda elektrokimyasal proses test edildi.
Fosfor yaşayan organizmalar için büyük önem taşıyor. Biliniyor ki,  dünyada temel fosfor kaynağı fosfat kayalarıdır. Fakat bu kaynak gün geçtikçe tükeniyor, bu nedenle fosfat fiyatları ve besin güvensizliği gitgide artıyor. Bununla beraber insan atıklarda bolca fosfor bulunuyor, fakat bu fosfor demir ve alüminyum tuzları halinde bulunduğundan gübre olarak kullanılamıyor.
Bilinen yöntemlere göre,  kanalizasyon sularında fosfor , bir fosfat tuzu  olan strüvit (magnezyum amonyum fosfat) şeklinde ayrılabiliyor. Bu nedenle magnezyum temelli kimyasallar kullanarak baziklik sağlanarak bu tuz çöktürülebiliyor.
Fraunhofer Enstitüsü Almanya’ daki  araştırmacılar yeni bir elektrokimyasal method geliştirerek, hiç bir kimyasal eklemeden strüviti ayırmayı başardı. Magnezyum eklemek yerine oldukça  reaktif magnezyum elektrot kullandı. Bununla beraber oldukça az enerji sarfiyatı oluyor.
Pilot sistemde 2m uzunluğunda elektrolitik bir hücre kullanılarak, doğrudan atık suya konuluyor. Harcanabilir magnezyum anot ve metalik katotla elektrolitik proses ikiye ayrılıyor ve negatif yüklenen hidroksil iyonları katotta toplanıyor. Anota magnezyum iyonları suya doğru göç ederek , fosfat ve amonyum molekülleriyle reaksiyona girerek strüviti oluşturuyor. İşte bu da başka bir işleme gerek duymadan gübre olarak kullanım avantajı getiriyor.
Bu yöntemle daha saf ve yüksek konsantrasyonda fosfor elde etmiş olacağız.
2050′ ye kadar insan nüfusunun 9 milyara ulaşacağı düşünülürse insan atıklarından ve fosfor elde etmeye gerçekten ihtiyacımız olacak.

Kaynak: http://www.rsc.org/chemistryworld/2012/08/turning-wastewater-food

Atık Plastikten Uçak Yakıtı Yapıldı

pilotsplane
İrlandalı Şirket Cynar Plc atık plastikleri uçak yakıtına dönüştürmeyi başardı. Şirket Londra’ dan Sydney’ e yeni uçuş için yakıt sponsoru oldu. Cynar yakıtı piroliz methoduyla yapıyor. Isıl degraditasyonla uzun polimer zincirleri oksijen yoksunluğunda indirgeniyor. Plastik 370-420 derece arasında ısıtılıp, piroliz gazları çıkması sağlanıyor sonra bu gazlar yoğunlaştırılarak, ayrımsal distilasyonla sıvı olarak ayırılıyor.
Bu eşssiz Cynar teknolojisi sayesinde geri dönüşümsüz plastik atıkları dizel yakıta göre daha az kükürt içeren ve yüksek setanlı yakıtlara dönüşüyor. Teknolojinin anahtarı ise piroliz ve damıtmada.
Tek motorlu uçakta denecek yakıt özel bir benzin olacak ve hiçbir yakıt türüyle harmanlanmayacak.
Oldukça çevreci olan yaklaşım sayesinde her yeri işgal eden plastik atıklar değerlendirilebilecek. Ayrıca üretim methodu da çevreye zarar vermiyor.

İki Yeni Element Bulundu

atom_nist_300
İki yeni elementin daha bulunmasıyla periyodik tablodaki element sayısı 118′e çıktı.Uluslararası Temel ve Uygulamalı Kimya Birliği (International Union of Pure and Applied Chemistry, IUPAC) yeni keşfedilen iki yeni elementin -fleroviyum ve livermoryum-periyodik tabloya eklenmesini onayladı.
Bu iki element Lawrence Livermore Ulusal  Laboratuvarı(ABD) ve Rusya Nükleer Araştırma Enstitüsü’nden bilimadamlarının ortaklaşa çalışması sonucu keşfedildi. Resmi duyuru Temmuz 2012′de IUPAC dergisi, Pure and Applied Chemistry dergisinde yayınlanacak.
Fleroviyum (Fl)’un atom numarası 114 ve atom ağırlığı 289 olarak belirlendi. Elementin adı, Rusya Nükleer Araştırma Enstitüsü kurucusu Georgiy N. Flerov (1913 – 1990) adlı fizikçinin adına atfen verildi.
Livermoryum (Lv)’un atom numarası 116 ve atom ağırlığı 293 olarak belirlendi. Yeni element ise Lawrence Livermore Ulusal laboratuvarı’nın onuruna Livermoryum olarak adlandırıldı.
Fleroviyum ve Livermoryum sentetik radyoaktif elementler, bu nedenle doğada bulunmuyorlar. Küryum (Cm) ve kalsiyum (Ca) ile bombardımana uğrayınca kısa bir süre için livermoryumu oluşturuyor, sonra ise fleroviyumu oluşturuyor, sonrasında ise daha kararlı elementlere yarılanıyor.
Bu elementlerin onaylanma 
süreci IUPAC onayı için pek çok bağımsız laboratuvarda tekrarlandıktan sonra 31 Mayıs 2012′de tamamlandı. Bilimadamlarının daha halen yeni element buldukları belirtilse de bunlar IUPAC tarafından henüz onaylanmadı.

Kaynak: http://earthsky.org/human-world/two-new-elements